Geçen hafta Cambridge fotograflarımı eklediğim yazımda, fotograf makinesi seçimim için akıl sormuştum. Sağolsun bazı arkadaşlar görüş bildirdiler. Bu arada ben de epeyce araştırma yaptım. Özellikle son 12 ay içerisinde o kadar geniş seçenek ortaya çıkmış ki, makine seçimi başlı başına bir projeye dönüştü. Madem bu zamanı harcadım, öğrendiklerimi paylaşayım istedim. Yazacaklarım, ileri amatör seviyesinde, makinesinin görüntü kalitesi ve ayar esnekliğine önem veren, fotograf için para ve zaman harcamaya hazır olanlar için geçerli. Bu tanıma uymuyorsanız, size blogumdaki diğer yazıları tavsiye ederim. 🙂
Yeni bir fotograf makinesi almaya karar verdiğimde, hedefim “full frame” sensörlü, üst uç bir makineydi. İstediğiniz buysa, işiniz zor değil. İkisi de neredeyse kusursuz denebilecek iki temel seçenek var: Canon 5D Mark III ve Nikon D800. Çok özel gereksinimleri olan bir profesyonel değilseniz, aralarındaki farklar daha çok ideolojik. Nikon, 36M pixel gibi inanılmaz bir çözünürlüğe sahip, ama ihtiyacınız olup olmadığı tartışılabilecek bu çözünürlük aynı zamanda devasa dosyalar ve bunları işlemek için gerekli zaman anlamına da geliyor. Canon, her amaca uyabilen, çok esnek, görüntü kalitesi en az Nikon kadar yüksek bir makine olarak tanıtılıyor. Nikon’dan biraz daha pahalı. Sonuçta karar, daha önce bir markada donanım veya kullanım yatırımınız olup olmadığına gelip dayanıyor büyük ölçüde. Ben oyumu Canon’dan yana kullandım, ama seçimimin nedeni için çok tutarlı bir açıklamam yok, ne yalan söyleyeyim.
Bu yazıda aktarmak istediğim, neden Canon’u Nikon’a tercih ettiğim değil, neden full frame DSLR almaktan vazgeçtiğim. Her iki makineyi de mağazada gördüm, elime aldım. Gövde 1 kilograma yakın. “Hafif” bir objektifle 1,5kg. Biraz daha iddialı bir zoom taktığınızda 2kg. Yanınızda bir miktar ek donanım taşısanız, üzerinizde 4kg yük ile dolaşacaksınız. İstanbul’un bu sıcak günlerinde, sırtımda 4kg, resim çekmek istediğimde elimde 1,5-2kg ile dolaştığımı hayal etmek bile fenalık geçirmeme yetti. Kendime, ben bu makineyi ne zaman yanıma alıp resim çekeceğim diye sordum. İş seyahatine götüremezsiniz. Tatile giderken yanınıza almadan, bu iri malzemeyi nereye sığdıracağım diye kırk kere düşünürsünüz. Ancak sadece fotograf çekmeye ayırdığınız şehiriçi gezilerde veya seyahatlerde bu yükü göze alırsınız. Baktım, yapacağım 10-15 bin TL’ilk yatırım sonucunda kalitenin en üst ucunu yakalayacağım; ama fotograf çekebildiğim zamanlar da azaldıkça azalacak.
Peki, ne yapmalı? APSC sensörlü bir DSLR alsam, kazancım birkaç yüz gramla sınırlı. Görüntü kalitesinden ödün vermeyi göze almak için yeterli değil.
Bu analiz, beni aynası olmayan – “mirrorless” – fotograf makinelerine yönlendirdi. Bu makinelerin varlığından haberdardım, ancak çevremdeki genel kanı, bunların büyük DSLR makinelerin yanında oyuncak kategorisinde olduğuydu.
İnternette yaptığım araştırma, danıştığım deneyimli fotografçıların söyledikleri, gördüğüm örnek fotograflar beni oyuncak tanımının geçmişte kaldığına, aynası olmayan makinelerin full frame’ler dışında tüm büyük DSLR’ler ile boy ölçüşebileceğine ikna etti.
Çıtayı bu yüksekliğe taşıyan üç makine var:
- Sony Nex 7: APSC sensörlü; çok iyi görüntü kalitesi, çok iyi video yeteneği, ne yazık ki (şimdilik) sınırlı objektif seçenekleri.
- Fujifilm Pro-X-1: APSC sensörlü; görüntü kalitesi çok yüksek; üstelik, çok ilginç ve başarılı bir yarı optik vizörü (viewfinder) var. Ancak biraz irice ve video yetenekleri sınırlı. Fuji’nin de objektif sayısı az, henüz zoom objektifi yok.
- Olympus OM-D-E-M5: Micro 4/3 makinelerin şahı. Sevimli bir retro tasarım; devrimsel görüntü sabitleme yetenekleri; çok iyi otomatik focus; sadece Olympus’a bağımlı olmayan, geniş objektif seçeneği. Ama sensörü, APSC’den %35 daha küçük. Çekilen fotoğraflarda bu %35’in farkı rahatlıkla görülebilir, en azından ben görebildiğimi düşünüyorum.
Canon, EOS M ile bu listeye geçen hafta güçlü bir giriş yaptı. Canon deyince akan sular duruyor tabii; ama bana sorarsanız EOS M’in – şimdilik – eksikleri çok. Elektronik vizörü yok; manuel kontrolleri az; flaşı yok. Önemli avantajı Canon objektiflerini kullanabilmek gibi görünse de, bakın üstat fotografçı arkadaşım Sinan Kıvrak Nex 7 için ne bulmuş:
Metabones creates second-generation Canon EF to Sony NEX ‘Smart Adapter’
Jul 27, 2012 at 19:47:23 GMT
Metabones has announced an updated version of its Canon EF adapter for Sony NEX E-mount. The second version of the Smart Adapter will feature a screw-on Arca Swiss-style tripod mount, improved anti-reflection shieding and a mode that releases the aperture and stops image stabilization to reduce battery consumption. As with the original version, the Second Edition Smart Adapter offers aperture control, image stabilization and EXIF reporting compatibility with most EF and EF-S lenses. It will be available from August 2012 at the same $400 list price as the existing version.
Ben düşündüm, taşındım, Sony Nex 7’ye karar kıldım. Üzerindeki kit zoom objektif ile birlikte toplam ağırlığı 500 gr civarında. Objektif, ebadını biraz büyütüyor, ama büyük boy bir DSLR yanında minyon bir kamera. Yakında Nex 7 ile çekeceğim fotograflarımı paylaşmaya başlarım diye umuyorum.
Internette biraz araştırınca, benimle aynı düşünce silsilesini takip edip yukarıda saydığım makinelerden birini almış; sonrada büyük DSLR makinesini satmış bir sürü insanın yazdıklarına rastlıyorsunuz. Hepsi halinden memnun; kendilerini azad edilmiş hissediyorlar. Bir çoğu, artık çok daha fazla fotograf çektiğini ve daha fazla keyif aldığını söylüyor.
Yeni bir DSLR alacaksanız, yukarıda saydığım modelleri ve eminim yakında çıkacak yeni aynasız seçenekleri mutlaka değerlendirin. Taşıyacağınız kilolardan başka kaybedecek bir şeyiniz olmadığını göreceksiniz.
Aydın Bey Selamlar,
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Ben uzun süredir mirrorless kullanıyorum 2009 dan beri hemen hemen bütün makineleri özellikle micro 43 ve Sony nex5 ‘e ciddi yatırım yaptım.
Bunca para harcayıp ve 10000 lerce kare çektikten sonra 2 makineyi sıklıkla kullanıyorum.
Olympus XZ1 küçük kullanışlık esnek streer fotography için ideal, özellikle akşam üstü çekimlerde ışığın düşük olduğu alanlarda f1.8 fix objektifi flashsız çekimlerde ciddi esneklik ve görüntüde kalite sağlıyor. CCD teknolojisi kullanılmış 10 megapix iyi resim üretebiiliyor.
Daha ileri düzey çekimlerde Olympus OMD ‘yi kullanıyorum. Yeni aldım. Ve düşük ışık çekimlerinde gerçekten kaliteli ve sizi üzmeyecek sonuçlar veriyor. ISO 800 ve image stabilization açık ken ISO 1600 çekim’i çok az gürültü ile elde edebiliyorsunuz.
Bu düşük ışıkta hem detay hemde elle çekimde yaşam kurtarıyor.
Bu iki makineyi özellikle bahsettim benim ilgi alanım street photography ve düşük ışık çekimlerinde rahat olmak için Olympus OMD. OMD’nin sonuçları NEX’ten daha başarılı. Ama video çekimlerinde NEX 7’nin özellikleri daha başarılı.
Pro segmentte yer alacaksanız. Ben Nikon DX3’ü tercih ederim. Amerikalı bir arkadaşım ziyarete geldi. Kendisi ile İstanbul’da çekime çıktık. Gece çekimleri elle ve yüksek ISO ile inanılmaz düşük gürültülü sonuçlar verdi. ISO 3200 seviyesinde gürültü neredeyse hissedilmiyor. Ama Yazdığınız gibi Ağır ve fiyatıda ağır. 12 megapix yeterli postersize bir üretim alabiliyorsunuz.
Geç okudum geç yazıyorum.
Umarım işinize yarar.
Selamlar,
Can Büyükalkan
Teşekkürler, Can Bey. Deneyimleriniz çok değerli; bilsem araştırmaya bu kadar zaman harcamadan önce sizinle konuşurdum. 🙂
Selamlar;
ilgiyle ve zaman zaman da gulumseyerek okudum, cunku pek cok yerde kendimi hatirladim… Paylastiginiz icin tesekkurler.
Ben yazınızı keyifle okudum:) Ellerinize sağlık. Güzel ve yön gösterici bir araştırma olmuş.
Fotoğrafa amatörce ilgi duyan herkese profesyonel makinamı yoksa farklı mirrorless bir teknoloji mi noktasında güzel bir bakış açısı sunmuş. Sizin gibi profesyonel kimlikte girişimci kişilerin bu amatör ve güzel hobiye ilgi göstermesi fotoğraf çekmeye karşı ilgiyi daha çok arttıracaktır.
Yazılarınızın devamını diliyorum…
Destekliyorum…
Selamlar,
Saygılar,
Can Büyükalkan