Akıllı Şehir – Şehir 3.0

2025 yılında dünya nüfusunun %60’ının şehirlerde yaşaması ve İstanbul gibi mega-şehirlerin sayısının gittikçe artması bekleniyor.  Şehirler artık rekabette ülkelerden daha fazla ön plana çıkıyor.  Devasa boyuttaki sorunlarını aşabilen mega-şehirler büyük cazibe merkezleri haline geliyor; geri kalanlarında ise yaşam koşulları gittikçe zorlaşıyor.

Çağdaş şehircilik anlayışını tanımlamak için, “Akıllı Şehir” veya – teknoloji terminolojisine gönderme yapılarak – “Şehir 3.0”  terimleri kullanılıyor.  Sanayi devrimi öncesi, ticaret ve ulaşım merkezi olarak ortaya çıkan 0.0 şehirleri,  sanayi devriminin koşullarını yansıtan ve ilk modern şehirler diyebileceğimiz 1.0 şehirler izledi. Hiyerarşik yapılı, iyi çalışan bir makineye benzemeye çalışan bu şehirler zonlar halinde planlandı ve zamanla otomobil yolları etrafında şekillendi.

1990’larda, bireylerin insani ihtiyaçlarını ikinci plana attığı, içinde yaşayanları yabancılaştırdığı için çokça eleştirilen 1.0 şehirlere tepki olarak, şehirleşmeye ilişkin yeni düşünceler ortaya atılmaya başladı.  Önerilen yeni fikirler, şehirleri ağır sanayi fabrikaları veya makinelerinden ziyade, yaratıcı yüksek teknoloji şirketlerine benzetmeyi hedefliyordu.  Ayırt edici özellikleri daha az hiyerarşik ve katılımcı yönetim yapıları, insanı merkeze alan şehir planlaması, mahalle ortamlarının yaratılması, sanatsal değeri yüksek mimari eserler olan Şehir 2.0, bu özellikleriyle yenilikçi şirket ve sektörleri cezbetmeye çalışıyor ve ekoloji, yeşil, kültür, sanat gibi kavramları ön plana çıkartmaya özen gösteriyor.

Bilgi teknolojilerinde ardı ardına yaşanan devrimler, 2000’li yıllarda şehirciliği de derinden etkilemeye başladı ve böylece Şehir 3.0 ya da Akıllı Şehir kavramı doğdu.  Akıllı Şehri mümkün kılan, iletişim ve bilgi teknolojilerinin sağladığı yüksek bağlanırlık imkânları ve önceki yazılarımda yeni bir devrimi oluşturduğunu anlattığım Nesnelerin İnterneti, Büyük Veri ve Bulut Bilişim kavramları.

Şehirde yaşayanlar mobil cihazları ile sürekli iletişim halinde olduğu için, mekanlar artık daha akışkan.  Şehir sakinlerini işlerini gittikçe artan oranda seyahat etmeden, bulundukları yerden yapabilecekler.  Şehirlilere her an internet üzerinden erişebiliyor olmak, şehir yönetiminde de yeni imkânları mümkün kılıyor: Artık bilgiyi anlık paylaşmak, kamuoyunun gerçek anlamda nabzını tutmak, şehir sakinlerinin tercihlerini, taleplerini yakından izlemek mümkün.

Akıllı Şehirlerde sadece insanlar değil, tüm nesneler iletişim ağlarına bağlı.  Böylece şehri ayakta tutan sistemlerden beslenen bilgiler paylaşılabiliyor, analiz edilebiliyor ve sistemlerin iç verimlilikleri artırılırken, bir arada çalışan sistemlerden daha önce olmadığı kadar etkin sonuçlar almak mümkün oluyor.  Tüm şehir halkına açık veri ve sistemler, hayatı kolaylaştıran yaratıcı uygulamaların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor.

Akıllı şehirler bu özellikleriyle, ulaşım, enerji ve su yönetimi, güvenlik, şehrin sevk ve idaresi, belediye hizmetlerinin halka ulaştırılması gibi temel sorunlara yepyeni ve etkin çözümler getiriyorlar.

Akıllı şehirler aynı zamanda girişimciliği, yeni kurulan şirketleri, şehir sakinleri arasında daha fazla paylaşım ve etkileşimi destekleyen ortamlar yaratmayı hedefliyor.

Ülkemiz, gittikçe büyüyen ve şehirleşmesini sürdüren nüfusuyla, büyük fırsat ve tehditleri birlikte taşıyor.  Şehirlerimizin yapısı, geleceğimizin şekillenmesinde belirleyici rol oynayacak.  Yeni gelişen akıllı şehir kavramlarını benimsemek, 2.0 şehirleri geçip doğrudan 3.0’a sıçramak, hem şehirlerimizi yaşanabilir kılacak hem de dünyadaki rekabet gücümüzü artıracak.