Sağlamlıktan Ödün Vermeden Çevik Olmak

Hızlı değişim ve keskin rekabet, çeviklik kavramını şirketlerin gündeminde üst sıralara taşıdı. Şirketlerin uzun ömürlü olmaları, hatta hayatta kalmaları için çeviklik bir ön koşul.

Şirket küçükken çeviklik zor değil. Hızlı karar alma, kaynakları gelişmelere göre esnek olarak yönlendirme, organizasyonu dinamik olarak şekillendirme, küçük şirketlerin doğasında var. Ancak büyümeye başladıkça şirketi yönetilebilir kılmak için ihtiyaç duyulan organizasyon ve bürokrasi genellikle çevikliği azaltıyor. Şirket büyüdükçe bir taraftan sağlamlaşıyor, ama diğer taraftan çeviklik yerini atalete bırakıyor.

Çeviklik ve sağlamlık arasındaki bu ters orantı eşyanın tabiatında mı var? Çevik ve kırılgan ya da sağlam ve hantal olmak kaderimiz mi? Aşağıda linkini verdiğim McKinsey makalesi, doğru tasarımla sağlamlıktan ödün vermeden çevik olmanın mümkün olduğunu ortaya koyuyor ve yöntemleri açıklıyor.

smartphone analogy

Makale, sağlam ve çevik bir yapıya örnek olarak akıllı telefonları veriyor: Akıllı telefonun donanımı ve işletim sistemi, sağlam ve kararlı bir platform oluşturuyor. Bu omurganın üzerinde değişen ihtiyaçlara göre uygulamalar dinamik olarak yüklenip çalıştırılıyor, ihtiyaç ortadan kalktığında silinip atılıyor. Şirketlerde de iyi tasarlanmış organizasyon yapıları, yönetişim kuralları ve anahtar süreçler ile böylesine sağlam bir omurga kurmak ve bu omurganın etrafında dinamik ekipler oluşturarak sağlamlık ve çevikliği birlikte yaşatmak mümkün.

Makaleyi benimle paylaşan arkadaşım Melda Göğüş’e teşekkürlerimle.

Agility: It rhymes with stability

iPad mi alsam, iPad Mini mi?

ipad vs mini

3 yıl kadar iPad kullandım. iPad’imi yenileme zamanı geldiğimde, Mini’ye geçip geçmeme konusunda tereddüt yaşadım. Kararımı Mini’den yana verdim ve bir ay kadar önce de yeni cihazımı kullanmaya başladım. Benim gibi karar vermekte zorlananlar için deneyimlerimi paylaşıyorum.

Önce iPad’i kullanım biçimimden söz edeyim. Birincil çalışma ortamım bir dizüstü. iPad benim yanımda taşıdığım, daha çok internet sayfalarını ya da dokümanları okumak, e-postalarımı okumak ve yanıtlamak gibi amaçlar için kullandığım cihaz. Oyun oynamıyorum, pek video seyretmiyorum.

iPad Mini bu amaçlar için ideal ölçülerde. Tek elimde tutarak uzun süre okuyabiliyorum. iPad Air de oldukça hafif, ama büyük ekranı, kitap gibi tutup okumak için pek konforlu değil. Ayrıca, Mini’yi bir iPhone gibi iki elle tutup, düz bir zemine koymadan başparmaklarımla yazı yazabiliyorum.

Mini’nin boyutları taşımaya çok uygun. Palto cebine sığıyor. Kışın elde taşımaya son. Benim ceket ceplerime de sığıyor, ama her beden için geçerli midir, bilmem. J Kadınların el çantalarına da kolaylıkla sığar herhalde.

Yeni iPad Mini’nin retina ekranı bana büyük ekranın eksikliğini hissettirmedi. Sonuçta, üç aşağı beş yukarı karton ciltli bir kitap sayfası büyüklüğünde, yani okumak için alışık olduğumuz bir boyut. E-Posta gibi daha yoğun ekranlarda da zorluk çektirmiyor.

Benim tercihim net: Bir daha iPad’e kolay kolay geri dönmem. iPad’i birincil cihazınız olarak kullanıyorsanız, sıkça video seyredip oyun oynuyorsanız, iPad’in ekran büyüklüğü iPad Mini’nin avantajlarını gölgede bırakabilir. Onun dışında, Mini’den şaşmayın derim.