Genç Girişimciye Tavsiyeler – 2: Fazla Para Göz Çıkartır.

1980’li yılların ortalarında Stanford Üniversitesinde yüksek lisans eğitimi aldım.  İki yil kadar da yine aynı bölgede, birinci kuşak Silikon Vadisi şirketi olarak tanımlanabilecek bir işyerinde çalıştım.  Sonradan anladım ki, meğerse bu bölgede geçirdiğim dört yıl boyunca etrafımda bir devrimin başlangıcı yaşanıyormuş.

Teknolojiden başka bir şey bilmeyen ve iş dunyasından bihaber olan 20’li yaşlardaki ben, aşağı caddedeki Silicon Graphics, bir sonraki mahallede yeni ofislere taşınan Oracle, Stanford’dan birkaç yıl önce ayrılmış Sun gibi şirketlerin dunyayı değiştirmekte olduğunun farkına varmasam da, şirket kurmanın artık moda olduğunu ve girişimciliğin güncel bir konu haline geldiğini görebiliyordum.

Herhalde bu girişimcilik akımının etkisiyle, PBS kanalında “Growing A Business” adında bir dizi yayınlandı.   Diziye tesadüfen rastladım, bölümlerinin çoğunu seyrettim, sonradan yayınlanan kitabını da okudum.  Dizinin yaratıcısı ve kitabın yazarı Paul Hawken’ın anlattıklarında benim için yeni olan pek çok fikir vardı.  Bunların en acayibi de, fazla paranın girişimci için iyi bir şey olmadığıydı.

Fazla paralı seçeneği deneme fırsatım olmadıysa da, fazla paranın yatırıldığı işin gözünü çıkarttığına ben de kani – ve ne yazık ki şahit – oldum.   Para olduğunda, sorunların üzerini para ile örtmek gibi kolay ve cazip bir seçenek var.  Yüksek enflasyon gibi, yüksek miktarda yatırım parası da sanal bir gerçeklik ve beceriksizliklerin gizlendiği hülyalı bir alem oluşmasına elveriyor.

Parasızlık ise, disiplin ve yaratıcılık demek:

  • Para olmadığında, girişimci odaklanmak zorunda.  İşler bıçak sırtındaysa, işten başka bir şey düşünmeye imkan yok.  Özel hayata etkilerinin çok matah olmayacağı muhakkak; ama iş için iyi.
  • Para olmadığında, işleri en verimli yapmanın yolları keşfedilmek zorunda.  Verimli başlayan bir iş, her zaman sonradan verimlileştirilmeye çalışılan bir işten üstündür.
  • Para olmadığında, girişimci işini iyi öğrenmek, her detayıyla ilgilenmek zorunda.  Bu eğitim, işi büyütürken onun rehberi olacak.
  • Para olmadığında, girişimci yaratıcı ve yenilikçi olmak zorunda.  Bu da rekabet üstünlüğü demek.

Vermeye çalıştığım mesaj sulanmasın diye parasızlığın risklerinin üzerinde durmuyorum: Aşırı kırılganlık, batma korkusuyla atılamayan adımların fırsat maliyeti.  Stresin ömürden çaldığı yıllar da cabası.   Ama girişimler için fazla para mı, parasızlık mı daha büyük risk diye sorarsanız, tereddütsüz fazla para derim.

Peki, genç girişimcinin buradan çıkartacağı dersler ne?

1. Parasızlık, başlamanıza engel olmasın.  Amerika’nın garaj efsanelerinin ortak paydası parasızlık.

2. Hedefiniz, işin bir an önce kendini çevirmesi olsun.  Bu hedef hem sizi disipline edecek, hem de iş modelinizin para kazanıp kazanmadığını kısa zamanda test ederek size yol gösterecek.

3. Yatırımcılardan para almak için acele etmeyin.  İşi ayağa kaldırdıktan sonra yatırımcı ile pazarlık gücünüz de farklı olacak.

İzin verirseniz, Karl Marx’ın sözlerini ödünç alarak bitireceğim: “Para girişimcinin afyonudur.”

Bu dizide yer alan tüm yazılar:

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 1: “It’s the execution, stupid!”

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 2: Fazla Para Göz Çıkartır.

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 3: Muhasebeciniz ve Avukatınız En İyi Dostlarınız Olsun.

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 4: İtibarınız Herşeyinizdir.

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 5: Görünüşünüz Kimliğinizdir.

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 6.1: Exit Üzerine Düşünceler – Hisse Satışı Neden, Ne Zaman, Nasıl Yapılmalı?

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 1: “It’s the execution, stupid!”

Sekiz yıl kadar süren bir girişimcilik maceram oldu:  1999’da Ümit Atalay ile birlikte Innova’yı kurduk.  Şirket başarılı oldu, krizlerle dolu bir dönemi büyüyerek geçirmeyi başardı ve 2007 yılında Türk Telekom grubuna katıldı.

Bu tecrübeden dolayı arada bir panellerde, özellikle de üniversitelerde konuşma yapmak için davet ediliyorum.  Son olarak, Jacques Couvas hocanın davetiyle Koç Üniversitesi MBA Girişimcilik öğrencilerine bir sunum yaptım.  Tecrübelerimden hareketle, Türkiye’de başarılı bir girişim oluşturmaya yönelik bazı ipuçları vermeye çalıştım.  Bu ipuçlarını bir yazı dizisi olarak blogumda da paylaşmak istiyorum.

Dizinin bu ilk yazısında, ipuçlarına geçmeden önce iki açıklama:

Benim girişimcilik tecrübem belli bir sektörü, belli bir dönemi yansıtıyor.  Türk Bilişim sektörünün bu dönemdeki belirgin özellikleri, paranın az, pazarın sığ ve denizlerin dalgalı olmasıydı.  Bugün pazar daha büyük, yatırım olanakları daha geniş ve yelkenimizde oldukça istikrarlı bir rüzgar var.  Benim tecrübelerim ve bu tecrübelerden çıkarttığım dersler yeni dönem için optimum olmayabilir.  Yine de, gerçek görüşümü isterseniz, ben bu ipuçlarının oldukça evrensel bir asgari müşterek tarif ettiğini düşünüyorum.  Her dönemde maximum sonuç üretmeyebilirler, ama riski de sınırlarlar.

İkinci açıklama başlıkla ilgili.  Önce “Nasihat” yazdım, sonra “Tavsiye”ye çevirdim.  İroni, kültürümüzün belirgin özelliklerinden biri değil; “ben bu işleri çözdüm, sana da öğreteyim” diyormuş gibi bir izlenim vermek de en son istediğim şey.  Başlıkla ilgili bir not daha: Türkçe içinde ingilizce kullanmamaya elimden geldiğince özen gösteriyorum.  Ama başlıktaki deyim söylemek istediğimi o kadar iyi ifade ediyor ki, hoşgörünüze sığınarak bir istisna yaptım.

Şimdi gelelim “it’s the the execution stupid” ile ne demek istediğime.  İş hayatı için bir değerler hiyerarşisi oluştursam, tepeye “icraat”ı koyardım.  Parlak fikir çok.  Hele internet yağmur gibi fikir yağdırıyor, başka yerlerde denenmiş fikirleri önümüze seriyor.  Girişimci ruhlu iki arkadaş her buluştuğunda, bir kısmı gerçekten potansiyel vaat eden pek çok fikir üretiyor.

Bu bolluk arasından seçilen iş fikri sadece bir başlangıç.  Yolun yarısı filan değil, belki yüzde biri.  Fikri gelir modeline çevirmek, buradan bir iş planı çıkartmak, finansman ve gerekli kaynakları bulmak da daha yarı yola getirmiyor bizi, hatta yaklaştırmıyor.  Asıl iş bundan sonra başlıyor.  İcraatı ne kadar iyi yaptığınız başarı ve başarısızlık arasındaki ince çizginin hangi tarafında olduğunuzu belirliyor.

İş fikrinizin ne kadar parlak olduğunun sonuca bir etkisi yok mu?  Var tabii.  İş fikriniz iyiyse ve iyi icra ederseniz, kaldıraç etkisi büyük.  İş fikriniz pek matah değilse, iyi icraat size daha vasat bir başarı getirecektir.  Ama istisnai bir iş fikri bile kötü icraatın yıkıcı gücüne karşı koyamaz.

Köşebaşındaki n’inci büfe para kazanıyorsa fikri parlak diye değil, icraatı iyi diye kazanıyor.  2000’lerde çok sayıda parlak fikirli teknoloji şirketi battıysa, icraat yetersizliğinden battı.

İyi icraatın, iş bilmek kadar, belki daha fazla, sonuç odaklılıkla ilgili olduğuna inanıyorum.  Öğrenilebilir bir beceri mutlaka; ama kişilik ve erken dönem öğrenim ile ilgili de bir boyutu var herhalde.  Eğer kendinizi bu rolde göremiyorsanız, bir an önce sizi tamamlayacak bir ortak bulmanızda yarar var.  Tabii icraat, büyük ölçüde kan, ter ve gözyaşı demek.  İş fikrinizi seçin, sonuca odaklanın ve uykusuz gecelere kendinizi hazırlayın…

Bu dizide yer alan tüm yazılar:

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 1: “It’s the execution, stupid!”

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 2: Fazla Para Göz Çıkartır.

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 3: Muhasebeciniz ve Avukatınız En İyi Dostlarınız Olsun.

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 4: İtibarınız Herşeyinizdir.

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 5: Görünüşünüz Kimliğinizdir.

Genç Girişimciye Tavsiyeler – 6.1: Exit Üzerine Düşünceler – Hisse Satışı Neden, Ne Zaman, Nasıl Yapılmalı?