80-20 prensibini duymayanınız yoktur sanıyorum. 20. yüzyılın başlarında İtalyan ekonomist Pareto’nun gözlemlerinden yola çıkarak ortaya koyduğu bu prensip, hayatın hemen her alanında geçerli gibi. Pareto, önce İtalya’daki arazilerin %80’inin nüfusun %20’sine ait olduğunu saptamış. Bahçesindeki bezelyelerin %80’inin bezelye bitkilerinin %20’sinden geldiğini de görünce, bu işte bir iş olduğunu anlamış.
Gerçekten de, o zamandan beri yapılan pek çok analiz bu prensibin şaşılacak derecede farklı alanlarda geçerliliğini koruduğunu gösteriyor. İşletmeciler, kârın %80’inin, müşterilerin %20’sinden geldiğini çok iyi bilirler örneğin. Benim bu yazıda dikkatinizi çekmek istediğim husus ise, 80-20 prensibinin belki yaşamanızda da geçerli olabileceği.
21. yüzyılın iş hayatı, sürekli meşgul olmak demek. Boş bir anımız yok. Toplantılar, müşteri ziyaretleri, elektronik postalar, telefonlar, yazılacak raporlar, planlama faaliyetleri, eğitimler… Tüm gününüzü, belki de gecenizi dolduran bu faaliyetin ne kadarı gerçekten verimli? Hepsinin verimliliğinin eşit olmadığı açık sanıyorum. 80-20 prensibi bu soruyu cevaplıyor: Yaptıklarınızın %20’si, sonuçların %80’ini sağlıyor.
Bunun ne anlama geldiğini düşünün: Yüksek verimli %20’de harcadığınız 1 birimlik efor, 4 birim sonuç alıyor. Geri kalan zamandaki 1 birim eforunuzun karşılığı ise 0.25 birim. Bazı faaliyetleriniz – ki bunlar azınlıkta – diğer faaliyetlerinizden 16 misli daha verimli!
İşletmelere, kârlarının %80’nini üreten %20 müşteriye daha fazla eğilmeleri, diğer müşterilere harcadıkları eforu azaltmaları ya da bu müşterilerden vazgeçmeleri önerilir. Siz de, en verimli faaliyetlerinizi saptayabilir, bunları genişletebilir, verimsiz faaliyetlerinizi azaltabilirsiz. Bu fikri uç noktaya taşıyalım: Verimli %20 faaliyetinizi doğru saptarsanız, zamanın %80’ini boş geçirseniz bile, kaybınız sadece %20.
Tabii bu basitleştirilmiş analizde sorunlar var: Maaşlı bir işte çalışıyorsanız, bunları yaparım, bunları yapmam demek çok mümkün olmayabilir. Üstelik, en verimli faaliyetlerinizi tam ve doğru olarak saptamak da kolay değil. Yine de, bu bakış açısının önemli ve yararlı olduğunu düşünüyorum. Kolay başarı elde ettiğiniz alanlara ve faaliyetlere odaklanıp bunları genişletirseniz, 80-20 prensibinin kaldıraç etkisinden yararlanabilirsiniz. Sadece kendi işinize değil, içinde bulunduğunuz organizasyonun faaliyetlerine de bu şekilde yaklaşarak ağırlığın doğru yerlere verilmesini, boşa çekilen küreklerin terkedilmesini sağlayabilirsiniz.
80-20 prensibini iş ile sınırlamaya gerek yok. Boş zamanınızda yaptıklarınızın %20’si size en çok mutluluğu veriyor muhtemelen. Arkadaşlarınızın da %20’si. Bu %20’lere harcadığınız zamanı arttırmak iyi bir fikir olabilir.
80-20 prensibini kişisel alanda işletmelerdeki kadar katı uygulamak mümkün değil tabii ki. Ancak başta zaman olmak üzere kaynakların nerelere harcandığı ve ne sonuçlar alındığına bu gözle bakmaya başlarsanız, hayatınızı kolaylaştıracağınız, verimliliğinizi arttıracağınız, belki de daha mutlu hissedeceğiniz kuşkusuz. Bu prensipten yaralanın. x16 az bir kaldıraç değil sonuçta.