Hong Kong’dan akşam saatlerinde karayoluyla Anakıta Çin’e – Hong Kong’a yaklaşık bir saat mesafedeki Schenzen’e – geçtik.
Hong Kong artık Çin’e dahil olmasına rağmen, özel statüsünden dolayı Hong Kong’dan Çin’e geçiş farklı bir ülkeye giriş gibi. Önce Hong Kong’dan çıkış yapılıyor, sonra Çin’in pasaport ve gümrük kontrolünden geçiliyor.
Çin, benim çocukluğum ve gençliğimde kapalı, komünist bir ülkeydi. Devir o kadar değişmiş ki, eski zamanların fotoğraflarını (üniformalı bir halk, tarlalarda çalışan saz şapkalı köylüler) hatırlatacak hiçbir görüntü yok etrafta. Hong Kong’dan Schenzen’e giden geniş ve bakımlı otobanın iki yanında ormanlar ve ara ara modern bina grupları var.
Schenzen’e 20:00 sularında girdik ve meşhur Schenzen trafiği ile tanıştık. Şehirde 20 milyon kişi yaşıyor ve ulaşım sistemleri oldukça gelişmiş olmasına rağmen işe gidip gelmek İstanbul’u aratacak bir uğraş. Trafikte uzun kuyruklar var, ışıklarda dakikalarca bekleniyor.
Schenzen, Dubai gibi mucize bir şehir. 30 yılda bir köyden 20 milyonluk modern şehre dönüşmüş. Çinliler bunu bölgeye özel ekonomik statü vererek sağlamışlar. Herhalde dünyaya açılması kolay olsun diye Hong Kong’un bitişiğine inşa etmişler. Yabancı yatırıma izin vermişler, teşvikler uygulamışlar. Ve şehir, yoktan var olmuş.
Tabii şehrin gerek nüfusu, gerekse ekonomik ölçeği Dubai’nin çok üzerinde. Her taraf büyük binalar, şirketlerin kampüsleri ile dolu. Asya’nın en yüksek, dünyanın ikinci yüksek gökdeleni inşa halinde. Çinliler inşaatta çok hızlılar. İki haftada altmış kat çıkılan binalar varmış. Şehrin birden fazla merkezi var. İnsanlar 5-6 gökdelenden oluşan toplu konutlarda yaşıyorlar daha çok. Modern alışveriş merkezleri, tanıdığımız tüm dünya markalarını içeriyor ve İstanbul’daki, Dubai’deki alışveriş merkezlerin aşağı kalır yanları yok.
Şehir, modern, büyük, çok temiz ve çok yeşil, ama bir ruhunun olduğunu söylemek zor. Her yerde evrensel bir modern mimari anlayışıyla yapılmış büyük binalar var, başka da pek bir şey yok. Çin kültürüne ait izlerin eksikliğini bir nebze olsun giderebilmek için bizdeki Miniatürk benzeri büyük bir park yapmışlar, yabancı ziyaretçilere orayı gezdiriyorlar.
Schenzen nüfusunun çoğunluğunu şehre göçmen olarak gelmiş genç insanlar oluşturuyor. Eğitim düzeyleri ve göreceli olarak gelir düzeyleri yüksek. Buraya gelmek için İngilizce şart diyorlar. Hayat pahalı, ev sahibi olmak – aslında sahip olmaktan ziyade devletten uzun süreli kiralama söz konusu – çok zor. Bu şehirde üretimin bir maliyet avantajı olduğunu söylemek kolay değil.
Anakıta Çin’deki ilk günümde bana en çarpıcı gelen neydi diye sorarsanız, her şeyin ne kadar tanıdık olduğuydu derim. Evet, dev bir şehir; evet, etraftaki herkes Çinli. Ama çevreye baktığınızda gördüğünüz her kare, dünyanın başka herhangi bir büyük şehrin modern bölgelerinden birinde yer alabilir, batılı güncel kıyafetler içerisindeki insanlar, çekik gözleri hesaba katmazsanız, her milletten olabilir.
Yarın: Çinli Bir Bilgi Teknolojisi Üreticisi