Bulut Bilişim Artık Ana Akım

clouds

Kurumsal bilişim mimarileri buluta geçecek, geçiyor derken; geçmiş bile. McKinsey’nin ekteki çalışmasına göre 2015’deki kullanım oranları oldukça yüksek, 2018’de ise bulut dışı “geleneksel” mimarideki çözümler azınlığa düşüyor.

Kurumsal teknolojilerdeki tüm yeniliklerde olduğu gibi, bu akımın öncüsü de büyük şirketler. Ancak, bulut küçük/orta boy şirketler için çok anlamlı ve eminim kısa sürede bu segmentteki penetrasyon, büyükleri de geçecek.

Bu dönüşüm, sadece kullanıcı kurumları değil, sektördeki tüm oyuncuları – ana şirketleri, dağıtıcıları, değer katan satıcıları, danışmanları, vb – temelden etkileyecek. Hazırlanamayanlar silinecek, “aracı” rolde olanlar iyice sıkışacak.

McKinsey araştırması yurtdışında yapılmış; Türkiye’deki gidişatın da daha farklı olmayacağını söylemek mümkün. Ülkemizdeki kullanım oranları herhâlde biraz geriden gelecek, ama küçük bir faz farkıyla ana dönüşüm bizde de gerçekleşecek. Kapsamlı bir araştırma pek yok bildiğim kadarıyla, ancak gözlemler bu saptamayı doğrular nitelikte.

Temel teknolojileri, büyük veri merkezlerini ve dünya çapında yaygın kullanılan uygulamaları kendisi üretmeyen bir ülke olarak bizim için riskler sadece sektör oyuncuları için değil, ülkenin stratejik güvenliği ve ekonomik geleceğiyle de ilgili. Vakit geçirmeden gelişmeleri iyi analiz etmek, kapsamlı bir hazırlık yapmak gerekli.

İlgili yazının linki:

IT as a service: From build to consume

İlgili yazım:

Teknolojide Yeniden Devrim Zamanı: Bulut Bilişim

Kullandığım fotograf benimdir, bu arada. 🙂

Türk Bilişim Sektörünün – ve Türkiye’nin – Önündeki Fırsat KOBİ’ler

Türk Bilişim sektörünün ekonomimizin hacmi ile orantısız seviyede küçük olduğu, özellikle yazılım ve hizmet gelirlerinin gelişmiş ülkelerin çok altında olduğu yıllardır konuşulur durur.  Gerçekten de, Türkiye’de kişi başına düşen bilişim harcaması gelişmiş ülkelerin onda biri mertebesinde.  Asıl katma değerin yer aldığı yazılım ve hizmet segmentlerinin Türk pazarının sadece %25’ini kapsadığı da (gelişmiş ülkelerde %60) dikkate alındığında,katetmemiz gereken mesafenin ne kadar büyük olduğu kolayca anlaşılır sanıyorum.

Hızla kapatmamız gereken bu uçurumu oluşturan faktörler arasında belki en belirleyici olanın, KOBİ’lerdeki bilişim kullanımı eksikliği olduğunu düşünüyorum.

KOBİ’ler, Türk ekonomisinde büyük bir yer tutuyor ve bilişim harcamaları da bir o kadar düşük.  OECD raporlarına göre, Türkiye’de 3 milyonu aşkın işletme var.  Bu işletmelerden yalnızca 20 küsur bini 500’den fazla çalışana sahip.  100 kişiden fazla çalıştıran işletme sayısı ise 500 bin civarında.   Türkiye’de Orta/Büyük ölçekli şirketlerin toplama oranı %0,6 iken, Güney Afrika’da %6,9; Brezilya ve Malezya’da ise %3.

Sektörler arasında farklılık gösterse de, Türkiye’de orta ölçekli işletmelerin dahi bilişim harcamaları bize benzeyen ekonomilerdeki muadillerinin %50 altında.  KOBİ’lerin durumunu ise ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.  Elimizde pek fazla güvenilir veri yok, ama hepimizin çevremizdeki örneklerden yeterli kanaati var sanıyorum.

KOBİ segmentinin ekonomimiz ve toplumsal yaşamımızdaki bu büyük ağırlığı ve KOBİ’lerde bilişimin dayanılmaz hafifliği, geleceğimiz için büyük bir riskle birlikte büyük bir fırsatı da barındırıyor.  KOBİ’lerde bilişim kullanımını yaygınlaştırabilsek, bu yolla KOBİ’lerin kurumsallığını, “kayıt altında”lığını, verimliliğini, yenilikçiliğini artırabilsek, sadece Bilişim sektörünün on yıllardır beklenen patlamasını gerçekleştirmiş olmayacağız, ülkemizin geleceğe doğru büyük bir atılım yapmasını sağlayacağız.

Bu dönüşümün uzun, sabırlı ve büyük ölçekli bir uğraş gerektirdiği açık.  İyi haber, yakın geçmişteki teknolojik gelişmelerin elimizi çok güçlendirmiş ve işimizi kolaylaştırmış olması.   Bilişim sektörü ve kamu otoritesi, bir dizi tedbirle KOBİ’lerde bilişimin yaygınlaşmasını büyük ölçüde hızlandırabilir:

  1. Temel altyapı hizmetlerinin yaygınlığının ve erişilebilirliğinin sağlanması: Bilgisayar – ya da akıllı cihaz – sahipliği ve geniş bant erişimi Türkiye’de oldukça yaygın hale gelmiş durumda.  Bundan sonra, hız (bant genişliği) ve maliyet konularına odaklanmaya ihtiyaç var.  İletişim sektörünün gelişimi zaten bu yönde; kamu da vergi yükünde iyileştirmeler sağlayabilir.
  2. Bulut Bilişimin yaygınlaşması: KOBİ’lerde bilişim kullanımının artması için sihirli değneğin Bulut Bilişim olduğunda inanıyorum.  Bulut Bilişim sayesinde küçük şirketler daha önce satın alamayacakları ve işletemeyecekleri müşteri ilişkileri yönetimi, proje yönetimi, kaynak planlama, doküman yönetimi, elektronik ticaret, yardım masası gibi farklı uygulamalara kolayca erişebiliyorlar.  Türkiye’de KOBİ’lere Bulut Bilişimi  telekom operatörleri götürecek gibi duruyor.  Bankalar da bu kervana katılabilir.  Kamu otoritesi, güvenlik, süreklilik gibi alanlarda standartları oluşturarak ve sağlayıcıları denetleyerek, yaygınlaşmanın önündeki büyük engellerden biri olan güven sorununun aşılmasına yardımcı olabilir.  Bulut Bilişim ve Veri Merkezi alanlarında bir ülke stratejisine ihtiyaç olduğuna inanıyorum, ama bu yazıyı uzatmayayım, belki başka bir yazıda işlerim.
  3. E-Devlet, E-Fatura, E-Arşiv örneklerinin çeşitlendirilmesi ve yaygınlaştırılması: Bu zorunlu uygulamalar, işletmeleri bilişim dünyasına yönlendirmenin en kestirme yolu herhalde.  Kamunun bu yönde attığı adımları önemsiyorum ve hızlanması gerektiğini düşünüyorum.
  4. Bilinçlendirme ve Eğitim:  Gerçekten de, “Eğitim şart!” 🙂  KOBİ’lere bilişimin etkisini ve katma değerini bıkmadan anlatmalıyız.  Sektörümüzün bit’li bayt’lı diliyle değil, anlaşılır biçimde.  Bilişim Sektörünün bu alanda kamu ile birlikte hareket etmesi gerekli.  Kamu spotlarında sigaranın zararları kadar, bilişimin yararları da yer almalı.
  5. Teşvikler: Devlet, Bilişim sektörüne, daha doğrusu Ar-Ge yapan işletmelere çok değerli teşvikler verdi ve bu teşvikleri çeşitlendirmeye devam ediyor.  Kullanıcıyı teşvik etmenin de geliştiriciyi teşvik etmek kadar gerekli ve önemli olduğuna inanıyorum.   Bilişim yatırımının belli oranda vergi matrahından düşülmesi, KDV’nin azaltılması gibi tedbirler, yaygınlaştırmaya büyük hız kazandırabilir.

Internet’in kitlelere ulaşması ve Bulut Bilişimin uygulamaları erişilebilir kılması, Türk ekonomisinin sınıf atladığı bir döneme denk geldi.  Bu fırsatı kullanarak KOBİ’lerimizi 21. yüzyıla taşıyabilirsek, Türkiye’nin önü açılacak.

Kaynakça:

  1. OECD: Türkiye’deki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler
  2. T.C. Kalkınma Bakanlığı:  Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi 20 Haziran 2013 Tarihli Mevcut Durum Raporu

Teknolojide Gerçek Devrim: Nesnelerin İnterneti, Büyük Veri ve Bulut Bilişimin Kesişimi

nestBundan önceki üç yazımda, bilgi teknolojilerindeki üç önemli gelişmeyi ele almıştım: Nesnelerin İnterneti, Büyük Veri ve Bulut Bilişim.  Her biri devrim niteliğindeki bu gelişmeler birbirlerini destekliyor ve hızlandırıyor.  Üçünün kesişimi, bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz senaryoların sonunda gerçeğe döneceği günleri yaklaştırıyor.  Bu yazımda,  bu teknolojilerin kesişiminin bize sunduğu yeni olanakları kısaca ele almak ve bu üçlü arasındaki etkileşimi vurgulamak istedim.

İki senaryo örneği vererek başlayacağım.  Birinci örnekte, evinizin termostatı, sizin yaşam alışkanlıklarınızı takip ediyor ve öğreniyor, bunu farklı saatlerdeki enerji fiyatları gibi bilgiler ile harmanlayarak, sizin bir şey yapmanıza gerek kalmadan, evinizi her saatte en uygun sıcaklıkta tutuyor.  İkinci örnekte ise, sabah 08:00’deki uçağınıza yetişmek için alarmını 05:00’e ayarladığınız telefonunuz, uçak rezervasyonunuz olduğunu sizden habersiz akıl ediyor, uçağın kalkış saatindeki rötarı öğrenip, uyanma saatinizde size bildiriyor.

Bu iki senaryonun ikisi de gerçek.  Birincisi Nest’in akıllı termostatı, ikincisi ise Google Now.  İki senaryo da çok basit görünse de, perde arkasında devrimin üç silahşörlerinin yoğun mesaisi var: Termostat, nesnelerin internetinin bir örneği.  Isı tercihlerinizi buluta gönderiyor.  Bulutta size ait bilgiler, çok sayıda başka kullanıcının kullanım bilgileri ile harmanlanarak, size özel program oluşuyor.   Google Now örneğinde de, bulutta yer alan bilgilerinizi – elektronik postalarınız, rezervasyonlarınız – tarayan uygulama, uçağınız olduğunu anlıyor ve bu bilgiyi ve alınacak aksiyonları size özelleştiriyor.

Bu heyecan verici uygulamalara proaktif ya da öngörülü uygulamalar demek mümkün.  Artık bilgisayardan ne istediğinizi net olarak ortaya koymanız şart değil.  Bilgisayar, daha doğrusu buluttaki uygulamalar, size özel bilgileri büyük veriden damıtılmış akılla şekillendiriyor, sizin bir şey yapmanıza gerek olmadan proaktif olarak aksiyon alıyor.

Bu denklem bir kere kurulduktan sonra yapılabilecekler neredeyse sonsuz.   Seyahate çıkacağınızı ve evin  boş kalacağını anlayan bulut uygulamaları, termostatı, evin güvenliğini, enerji harcamasını sizin müdahaleniz olmadan doğru şekilde ayarlayabilir.  Trafiğin sıkışık olduğunu anlayan ve boş park yerlerinin azaldığını gören uygulamalar, sizi 15 dakika erken uyandırabilir.

Bu basite indirgenmiş senaryolar olmasa da olur dediğinizi duyar gibi oluyorum.   Günlük yaşamımızda neyin işe yarar, neyin sinir bozucu olduğunu tercihlerimizle belirleyeceğiz.  Bu teknolojilerin ve büyük verinin anında işlenerek özelleştirilmesine dayanan proaktif uygulamaların asıl önemli katkıları, sağlık, enerji, eğitim, güvenlik, tarım gibi yaşamsal alanlarda olacak.   Alarmım erken çalmayı akıl etmese de olur, ama yaşamsal verilerimi sürekli gözleyen, bu verileri büyük veriden elde edilmiş istatistiki akılla yorumlayarak sağlığımı yönlendiren, acil durumda daha ben farkına varmadan doktorumu çağıran uygulamalara her zaman kapım açık. 🙂

Bilgi teknolojilerinin bu yeni gücü, iş dünyasının her alanına hızla yayılacak.  İnternet’in yaygınlaşma dalgasında olduğu gibi, yeni dünyaya ayak uyduranlar için yepyeni fırsatlar doğacak; ayak sürüyenlerse geride kalacaklar.  Bireyler, işletmeler ve ülke olarak stratejimizi geciktirmeden oluşturmalı ve kazanan tarafta yerimizi almalıyız.

Bu serideki diğer yazılar:

Teknolojide Yeniden Devrim Zamanı: Bulut Bilişim

Teknolojide Yeniden Devrim Zamanı: Nesnelerin İnterneti

Teknolojide Yeniden Devrim Zamanı: Büyük Veri

Teknolojide Yeniden Devrim Zamanı: Bulut Bilişim

Önceki iki yazımda, bilgi teknolojisinde devrimsel nitelikte iki gelişmeden söz ettim: Nesnelerin İnterneti ve Büyük Veri.  Bu yazıda sıra Bulut Bilişime geldi.

Elektriğimizi, doğal gazımızı ve suyumuzu kendimiz üretmiyoruz.  Balkonlarımızda elektrik santrallerimiz, bahçelerimizde artezyen kuyularımız ve artıma tesislerimiz yok.  Bu karmaşık ve riskli teknolojileri kendimizden olabildiğince uzak tutuyoruz ve uzmanlaşmış kadroların yönettiği dev ortak tesislerden makul maliyetlerle hizmet alıyoruz.  Peki neden hala şirketlerimizde ve evlerimizde kendi bilişim sistemlerimizi ayakta tutmakla uğraşıyoruz?

Bu sorunun yanıtı, büyük ölçekli bilişim hizmet merkezlerinin ve bunlara ulaşmamızı sağlayacak şebekelerin eksikliğinde yatıyordu.   Birileri elektrik santralini inşa edip hizmete açmadan, dağıtım şebekesini de kurmadan önce kendi elektriğinizi üretmekten başka seçeneğiniz yoktu.  Son on yılda internetin popülerliği sayesinde çok yüksek kapasiteli, uygun maliyetli veri ağları yaygınlaştı ve ücreti karşılığı herkese hizmet veren büyük veri merkezleri kurulmaya başlandı.

Ortak şebeke üzerinden elektrik alır gibi bilişim hizmeti almaya, yani uzakta olan bilişim kaynaklarına (sunucular, depolama üniteleri, vb) erişerek bu ortak kaynaklardan yararlanmaya Bulut Bilişim deniyor.  Terimin kaynağı, şemalarda internetin bir bulut olarak çizilmesi, hizmet aldığınız veri merkezinin de internette bir yerlerde, yani bulutta yer alması.  Bulut Bilişim adı yeni koyulmuş olsa da, önceki yazılarımda ele aldığım diğer gelişmeler gibi bulut bilişim fikri de yeni değil; ama Bulut Bilişimin günlük hayatımıza girebilmesi için çok hızlı iletişim altyapılarının ve birim maliyetlerin iyice düştüğü dev veri merkezlerinin yaygınlaşmasını beklememiz gerekti.

Bulut Bilişimi öncelikle bireyler olarak kullanmaya başladık.  Bu yazının okuyucularının hemen hepsinin gmail benzeri bir hizmet kullandığından eminim, örneğin.  Sonra küçük işletmeler müşteri ilişkileri yönetimi, proje yönetimi gibi bazı verimlilik uygulamalarını bulut üzerinden hizmet olarak kullanmaya başladı.  Model kendini kanıtladıkça, kendi veri merkezlerine sahip büyük kuruluşlar da dahil olmak üzere Bulut Bilişimi herkes planlarına aldı.

Bulut Bilişimin cazibesini anlamak için elektrik santrali benzetmesine dönmek yeterli.  Küçük bir işletmenin kendi sunucu ve depolama ünitelerini alması, bunlar için uygun fiziksel barındırma koşullarını sağlaması, işletmesi, bakımını sağlaması, eskidikçe yenilemesi, arızalara karşı yedeklemesi büyük bir maliyet ve çaba.  Bu kadar uğraşmak ve masrafa girmek yerine, aylık bir ücret ödeyerek internet üzerinden işini halletmeyi kim istemez?

Bulut Bilişimin son yıllarda sıkça konuşulan bir başka konu olan mobilite ile yakından ilişkisi var.  Artık işlerimizi kişisel bilgisayarlarımızdan yapmak bize yetmiyor.  Akıllı telefonumuz ve tabletimiz üzerinden de aynı veriye ve uygulamalara erişmek istiyoruz.  Bulut Bilişim bu talep için biçilmiş kaftan:  Veri ve uygulama zaten internette bir merkezde.  İster kişisel bilgisayardan erişin, ister cep telefonundan.

Bulut Bilişim, çok yüksek hacimli bilişim kaynaklarını erişilebilir kıldı.  Bırakın satın almayı, bakım maliyetini bile ödeyemeyeceğiniz ölçekte sunucu ve depolama kaynağını kredi kartınızla birkaç saatliğine kiralayıp kullanabiliyorsunuz.  Bulut Bilişim böylece hem girişimcilerin hem de büyük bilgi işlem kaynaklarına ihtiyacı olan bilimsel araştırmaların önünü açtı.

Bu gelişmeler bireyler, şirketler ve belki de tüm insanlık için çığır açan nitelikte fırsatlar içerse de, kamu ve özel sektör kuruluşlarının operasyonlarının ve bireylerin günlük hayatlarının belkemiğini oluşturan bilişim altyapılarını  bulutların ötesindeki birilerine emanet etmenin azımsanamayacak riskleri var.  Benzer riskler elektrik, su, doğalgaz şebekelerinde de olduğu için bu altyapıları uzun süre kamu kurmuş ve işletmiş, sonra da sıkı regülasyon ve denetimler altında özel sektöre aktarmış.  Bulut Bilişim ise, özel sektör girişimciliği ve serbest pazar dinamikleri ile gelişiyor.

Uluslararası iletişim şebekeleri sayesinde, Bulut Bilişimde ülke sınırları geçerli değil.  Bunun farkında olan Google, Microsoft gibi büyük şirketler, stratejik konumlara yerleştirdikleri az sayıda dev veri merkezinden tüm dünyaya hizmet vermeye talipler.  Ölçek ekonomileri sayesinde bu devlere rekabet etmek hiç kolay değil, zaman içerisinde belki de imkansız olacak.

Bireyler ve işletmeler açısından bakıldığında, ucuz ve kaliteli bilişim hizmeti karşılığında mahremiyet zaaflarına ve bazı risklere belki katlanılabilir.  Ancak ulusal açıdan bakıldığında durum böyle değil.  Kış aylarında doğalgazı kesilen Ukrayna durumuna düşmemek , kritik bilgilerin mahremiyetini riske atmamak için, Türkiye’nin Bulut Bilişimin etkilerini çok iyi düşünmesi ve özellikle veri merkezlerine ilişkin stratejisini bir an önce oluşturması gerekli.  Bu konu bence en az ülkemizin enerji politikası kadar kritik ve öncelikli.

Aşağıdaki sunumda, İşletmenizi bulut bilişime hazırlamanıza yardımcı olacak basit bir yol haritasını bulabilirsiniz.

 

Bu serideki diğer yazılar:

Teknolojide Yeniden Devrim Zamanı: Nesnelerin İnterneti

Teknolojide Yeniden Devrim Zamanı: Büyük Veri